Spor Yayıncılığında Dijitalleşme

Geleneksel ve kablo TV yayıncılığının yanında pazara hızlı bir giriş yapan ve pazar payını arttırmaya devam eden OTT (over-the-top) -başka bir ifadeyle dijital yayıncılık- aslında uydu ve kablo sağlayıcıları üzerinden yayın yapan televizyon kanallarının ya da video içeriklerinin internet üzerinden izlenebildiği dijital ortamlara deniyor. Bu ortamlara Netflix, Hulu, Youtube, AOL gibi video içerik siteleri dahil olurken, bunların yanında Facebook, Twitter, Amazon gibi şirketlerde yerlerini almaya başladı. OTT’yi başka bir ifadeyle açıklarsak; cep telefonu hattınızın mesaj, internet hakkı var ve bir arkadaşınıza hattınız üzerinden mesaj (sms) atıyorsunuz. Bu geleneksel TV yayıncılığı oluyorken Whatsapp, Facebook Messenger, Skype, vs. gibi internet üzerinden iletişim kurduğunuz mobil uygulamalar ise yeni nesil yayıncılık olan ‘over-the-top’ anlamına geliyor. Aslında hepimizin hayatına yıllar önce girmiş ve kullanmakta olduğumuz teknolojinin ‘online video yayını’ anlamında yeni bir ismi OTT.

 

 

NFL ve Twitter anlaşmasıda yeni nesil dijital yayıncılık olan OTT ile hayatlarımıza Twitter üzerinden bu şekilde girdi. Twitter, Amerika’nın ulusal kanalları NBC ve CBS’nin ortaklaşa yayınladığı NFL normal sezon maçlarını kendi sitesi üzerinden üye olma zorunluluğu getirmeden yayınlamaya başladı.
Yakın geçmişe baktığımızda bu maceraya atılmadan önce canlı yayın sistemini kullanıcılarına benimsetmek ve geliştirmek isteyen Twitter, Ocak 2015 yılında Periscope’u satın almıştı. Ardından bu hamleye karşılık Facebook ise Ağustos 2015 yılında yeni canlı yayın özelliğini duyurdu: Facebook Live. Canlı yayın özelliğini tanıtmak ve kullanım oranını arttırmak için ise medya şirketlerine ve dünyaca ünlü yıldızlara canlı yayını kullanmaları için +50 milyon dolar dağıttı. Aynı yıl Youtube ise 2011 yılından beri kullanıcılarına sunduğu canlı yayın özelliğine ‘360 derece yayın’ seçeneğini getirdi… Silikon Vadisi şirketleri teknolojideki deneyimlerini ve güçlerini iletişimin en büyük kaynaklarından biri olan spor ile birleştirerek sporun dünya genelindeki sınırsız potansiyelinden yararlanmak istiyorlar. Ayrıca dünyanın en büyük e-ticaret sitelerinden Amazon, hali hazırda online TV özelliğiyle sunduğu video ve film içeriklerinin yanına Fransa Açık Tenis Turnuvası ve Profesyonel Rugby müsabakalarını da eklemeyi planlıyor.
Bu gelişmeler devam ederken bir yandan da canlı spor müsabakalarını izlemeye başladık. Twitter ilk canlı yayın denemesi olan bir spor karşılaşmasını hem de yılın en önemli tenis turnuvalarından Wimbledon Şampiyonası’nı yayınlayarak gerçekleştirmişti. Facebook ise bu yıl içerisinde İspanya ve Amerika Kadınlar Futbol Ligi ile İngiltere’den Everton – M. United karşılaşmalarını Facebook Live ile canlı olarak yayınladı. Facebook ayrıca farklı spor organizasyonlarından maç öncesi sporcuların ısınma hareketlerini, röportaj ya da kutlama görüntülerini canlı yayınlayarak diğer spor örgütlerininde uygulamayı kullanmasını teşvik ediyor. Günümüz teknoloji dünyasında artık spor karşılaşmalarını bilgisayar, tablet, akıllı telefon gibi ikinci ekranlarla birlikte izleyen, müsabakalarla ilgili Twitter ve Facebook üzerinden yorumlarda bulunan, canlı istatistikleri takip eden ya da diğer spor ilişkili hesapların paylaşımlarını inceleyen bir spor izleyicisi var. Bunun farkında olan teknoloji şirketleri, spor federasyonları ve ligleri de kendilerine düşen pasta payını büyütmek için yeni bir yarış içine girdiler: Dijital Spor Yayıncılığı.
Geçen yaz heyecanını yaşadığımız Rio 2016 Olimpiyatları, Nielson Medya Araştırma Şirketi’nin verilerine göre TV izlenme oranlarıyla Londra 2012’nin gerisinde kalsa da (bu alanda rekor Pekin’de), dijital video yayınlarının en çok kullanıldığı ve internet kullanıcılarından en fazla etkileşim alan olimpiyat olarak tarihe geçti. Aynı araştırmada dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatların 2 haftalık serüveninde madalya mücadelelerinin yaşandığı her akşam için ortalama TV izleyicisi 24.5 milyon iken bu rakam Londra Olimpiyatları’nda 31.1 milyondu. TV izlenme oranlarındaki düşüşe rağmen internet bazlı video içeriklerinin tüketiminde ise artış hızlı bir şekilde devam ediyor. Rio Oyunları’nı internet üzerinden takip eden yaklaşık 100 milyon kişinin bilgisayar, akıllı telefon ya da tabletlerinden 3.3 milyar dakika içerik izlemiş olması, gelecekteki olimpiyatların dijital ortamlarda daha etkin olacağını gösteriyor. Bilim ve Teknoloji alanında dünyanın ‘ağır abi’ ülkelerinden biri olan Japonya’da gerçekleşecek Tokyo 2020 Olimpiyatları’nın da fütüristik teknolojileriyle birlikte olimpiyatların dijital dünyaya tam anlamıyla entegre edileceğini söyleyebiliriz.
Spor, medya yayın hakları ihalelerinde en fazla teklifi alan bir endüstri. Spor müsabakalarının yayın haklarını elde etmek için ceplerinden milyar dolarlar çıkaran medya şirketleri, sporun hala en değerli gelir kaynakları arasında ve orta vadede bu şirketler yeni arkadaşlar edinecek gibi gözüküyor. Yeni arkadaşlarda beraberinde potansiyel sponsorları, daha fazla yayın gelirlerini getirerek spor mülkiyetlerinin bu durumdan karlı çıkmasını sağlayacak hiç şüphesiz. Çünkü sponsor şirketler markalaşma ya da tanıtım anlamında yaptıkları yatırımların geri dönüşünü daha kolay ve hızlı alabilmenin yanında hem internet ortamından hem de televizyon ekranlarından aynı anda dünya üzerindeki diledikleri hedef kitleye ulaşma fırsatı yakalayabilecek.

Yazı Hakkında Düşünceleriniz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir